Uçkuru Düşük Siyaset

22 Haziran 2011 Çarşamba

Evinde “oğlan”ı olmayanı adamdan saymazmış Osmanlı aristokrasisi… Tanzimat Fermanı ile Avrupa’dan utandığı için bırakmış oğlancılığı. Tanzimat’a kadar övünç kaynağı olan oğlan, Tanzimat’tan sonra yasak aşka dönüşmüş. Sonra da  cinsel tercihini değiştirmiş aristokrasi. Kadın’a dönmüş.
Cevdet Paşa, “Tanzimat’a kadar delikanlılarımızla gül gibi geçinip gidiyorduk. Tanzimat’tan sonra kadın modası başlayınca Avrupalılardan utancımızdan oğlanlarımızı evlerimize saklamaya başladık” diyerek bu değişimi tarihe not düşmüş.
İslam Dünyası’nın başkenti, Hilafet’in Merkezi’ndeki sapık eğilimler, Avrupalının ayıplaması ile ancak İslam’ın emrettiği çizgiye gelmiş... Ne hazin bir tecelli…
Günümüze gelince…
İsmi bende saklı… Eski bir siyasetçi... Yüksek İslam Enstitüsü mezunu,  imam hatip okullarında öğretmenlik ve yöneticilik yapmış, “takva sahibi…!”   Kısa boylu, göbekli… Özel diktirdiği takım elbisesinin pantolonu,  beş vakit namazdan diz vermiş…Kalın camlı iri çerçeveli gözlüğünün arkasından, nereye baktığı belli olmuyor…

Siyasetin merkezinde ilk tanıştığımız gün, sohbet ediyoruz. Korkudan siyasi konulara girmiyor. Sohbet ilerledikçe egosu kabarıyor. İlginç bir ruh hali.  Küçük dağları o yaratmış… Gökten zembille inmişlerden… “Uçabilir misin?” deseniz kanat çırpacak…
Kerameti kendinden menkul siyasetçinin gözleri, bir ara çay içip sohbet eden bayan gazetecilere ilişti. “Bunlar kim?” dedi. “Gazeteci arkadaşlar” dedim. Tanıştığımız mekanda ikinci kez bayan gazetecilerin önünden geçerken, “Bunlar kim?” diye bir daha sordu. “Gazeteci arkadaşlar. Bu durumu yadırgamayın. Biz gazeteciler de siz siyasiler gibi bu mekanlarda oturup sohbet edip,  çay, kahve içebiliriz..." dedim.
O, içgüdüsel bir iştah ile son sorusunu sordu:
“Verirler mi..?”……….
Bu ruh halinin analizini size bırakıyorum.
Kimse beni tarafgirlikle suçlamasın. Artık toplumun tahammül sınırları zorlanmaktadır.  Sessizliğine aldanmamak gerek. Siyasal İslamcılar da ulusalcılar da milliyetçiler de kendilerine çeki düzen vermeli. Dini ve milli değerleri kendisine rehber edinenlerle, dini ve milli değerleri kendisine zırh edinenleri, o görüşün, o ideolojinin gerçek sahipleri ayıklayacak. Toplumsal bir faciaya doğru sürüklenirken,  “Kol kırılır yen içinde kalır” demek, suç ortaklığından başka bir şey değildir.
Seks kasetleri şimdilik CHP ve MHP’yi vurdu. Ancak, AKP MKYK üyesi ve Yeni Şafak Gazetesi yazarı Ayşe Böhürler, 09 Nisan 2011 Cumartesi tarihli "Önce İlke..." başlıklı yazısında mensubu bulunduğu siyasi görüşün nasıl bir çelişki içinde olduğunun altını çizerken, önümüzdeki dönemde o kesimi de vuracak olası seks kasetlerinin ipuçlarını verdi:
“İslami harekete 25 yılı bulan tanıklığım içinde gördüm ki; erkekler, İslami değerlere sahip olmayı en çok, kadınlara ikinci hanımın İslam'a uygun bir durum olduğunu onaylatmak, yaptıkları işlere bahaneler üretmek olarak gördüler. Kapitalizme karşı durdular ama en önce onlar kapitalistleşti. Mevkii, statü, itibar deyince onlar geldi. Statükoya karşılardı ama en önce onlar statükoyu savunur hale geldiler. Başörtüsünü savundular ama başörtülü eşlerini başı açık kadınlarla aldatmayı erkeklik hakkı olarak gördüler…”
Osmanlı’dan buyana uçkuru düşük bir siyasetimiz var. 19 Mayıs Atatürk Spor Salonu’nda pek çok siyasi partinin büyük kongresinde sandıklarla birlikte şuh kadınların da platforma indiğine gazeteci arkadaşlarla şahitlik ettik
Cep telefonu çıkmadan önceki dönemlerde eski Ankara Oteli ile bulvar üzerindeki apartman dairelerinin pek çoğu, siyasilerin işgal ettiği mekanlardı. "garsoniyer"lerle “ofis”ler birbirine karışırdı.
Cep telefonu çıktı, garsoniyerler ve “ofis”ler gözden ırak mekanlara taşındı. Skandalın kendilerine bir cep telefonu kadar yakın olduğunu anlayıncaya kadar çok zaman geçti.
Uçkuru düşük siyasetçiyi, ne parti liderleri, ne parti yetkili organları terbiye edebildi. Abilerinden, “Siyasette birinci kural yakalanmamaktır” gibi önemli tavsiyeler de aldılar. Meclis koridorlarında patlayan silahlar bile ders olmadı onlara.
Ta ki, minik gizli kameralar çıkıncaya kadar.
Seks skandallarının sonuncusu MHP’de patlak verdi.
Bu yazımda seks kasetlerinin ortaya çıkışındaki siyasi nedenler üzerinde durmayacağım.
Osmanlı’nın son dönemindeki “oğlancılık” Avrupalının ayıplaması ile ortadan kalkmıştı. Anlaşılan hiçbir öğretinin etkili olmadığı günümüzün uçkuru düşük siyasetçisi de Avrupa’nın ürettiği minik kameralarla terbiye edilecek.
Kendilerini "dokunulmaz" sananlara o minik kamera öyle bir dokunuyor ki,  zırh mırh kalmıyor.
Hafızalara kazınan son görüntüsü oluyor internettekiler. İstifa edip, geldiği yere gidiyor. Ama geldiği yer de artık onun için bir cehennem. Ne nikahlı karısının, ne çocuklarının yüzüne bakabiliyor.  Sözde vatan millet aşkına siyaset yaparken, kurt kanununun hüküm sürdüğü odalarda yakalanmanın bedelini ağır ödüyor.
Gizli kamera ile çekim yapanın şüphesiz bir amacı var. O da kendi oyununu oynuyor. Elbet o da bir gün oynadığı oyunun bedelini ödeyecek. Ama ne yapıyorsa ve hangi amaçla yapıyorsa iyi yapıyor. Çünkü, kutsal değerlerin üzerinde fındık kıranların foyasını ortaya çıkartıyor. Yalancının ipliği pazara çıkıyor. Ermişlik ile dervişlik arasındaki çizgiler netleşiyor. Evet, “Seks skandalı”, “Kaset savaşları” adı ne olursa olsun, ak koyun, kara koyun gizli kamera kaydı ile belli oluyor. Kim ne derse desin, Türkiye’de güzel şeyler oluyor.
_____________________
Bu yazının http://www.gazetecileronline.com'da/
yayınlanma tarihi, 02 Mayıs 2011, 03:46'dir...

0 yorum:

 
 
 
 
Copyright © güvence