Kaseti Çıkarsa Bahçeli İstifa Eder mi?

22 Haziran 2011 Çarşamba

“Kavgada iltimas yoktur”  ilkesini unutan MHP,  kaset karşısında sarsıldı. Bir dönem göğsünü kurşundan esirgemeyenlerin hareketi, şimdi  akıbetini şantajcının insafına bıraktı.

MHP Lideri,  tıpkı 3 Kasım 2002 erken seçim sonrası olduğu gibi “gel-git”ler yaşıyor.

Yetkili kurullarına danışmadan 2002’de erken seçim kararı alan Bahçeli, partisi barajın altında kalınca genel başkanlıktan istifa etmiş, fakat sonra bu kararından vazgeçmişti.

Kamuoyunun halâ cevap aradığı iki soru var o döneme ilişkin:

Birincisi, “Bahçeli neden erken seçim istedi?”

İkincisi, “Genel başkanlıktan istifa etmişken neden geri döndü?”

Bugün de cevap bekleyen sorular var… Ama Bahçeli konuşuncaya dek bu sorular cevapsız kalacak…

Çok bilinmeyenli kirli oyunun bilinen unsurları var elbet. Kasetle şantaj yapan kimliği belirsiz kişilerle, kimliği belirli kişilerin ortak talepleri, Bahçeli’nin istifası…

İzninizle bu noktada bir parantez açmakta yarar görüyorum.

Tıpkı Ergenekon soruşturmalarında olduğu gibi kaset skandalında da korku imparatorluğu kurulmak isteniyor. MHP yöneticilerinin kasetlerini izleyen herkes eminim kendi yatak odasındaki avizeyi en az bir kez kontrol etmiştir.

Kasetlerdeki siyasi kahramanları savunmak gibi bir niyetim olmadığını not ederek, zinanın AKP iktidarı döneminde suç olmaktan çıkartıldığını hatırlatmak isterim. Evet, zina şu anda Türkiye Cumhuriyeti yasalarına göre suç değil. Ama zina yapanı röntgenlemek suç. Röntgencinin gördüklerini kaydedip yayması ise, daha ağır bir suç. Cezası?  Ceza var ama uygulanırlığı yok.

Suç işlenirken Devlet ne yapıyor? Hiçbir şey… Başbakan’ın bile suç işlediği bir ülkede  devletten, demokrasiden, yargı bağımsızlığından, insan haklarından söz edebilir misiniz?

Başbakan seçim meydanlarında, "BDP’li birinin ses kaydı var. Bugün yarın yayınlanır" diyor. Onun söyledikleri gazete sayfalarında yer almadan kaset yayınlanıyor. Kasetteki sesin sahibi çırpınadursun. Onun BDP’li ya da MHP’li olmasının hiç önemi yok. Çünkü memlekette yargı da yok, savunma hakkı da yok.

Demokratik ülkelerde bu gibi durumlarda cesur bir savcı çıkar Başbakan’ı çağırıp, “Bu kasetin yayınlanacağını nerden biliyordun?” diye sorar. Türkiye’de de bu yok…

Şu anda kulislerde siyasetçi, asker ve bürokratlara ait 3 binden fazla seks kasetinin varlığından söz ediliyor. Bunlardan 90 küsurunun hakim ve savcılara ait olduğu iddia ediliyor…

Watergate Skandalı, 39 yıl önce 5 hırsızın suçüstü yakalanması ile patlak verdi. Bugünün Türkiye’sinde ise, başkentin göbeğinde hemen her istenilen eve kamera ve böcek yerleştiriliyor. Polis, ne kamerayı bulabiliyor ne kameramanı…

Son dönemde Ankara’daki olaylarda ne hikmetse hırsızlar girdikleri ev, ofis ya da otomobilden sadece dizüstü bilgisayar çalar oldu. Kimi hırsızlar da ev ve ofislerde CD arıyor. Hem de kar maskeli ve eldivenli.  Söylenti doğru ise, hırsızlar “Very Important Person”a ait olduğu iddia edilen bir kaset arıyor.

Kısacası, siz ekranlardan taşan seçim naralarına aldırmayın sakın. Onlar karanlıktaki ıslık sesinden başka bir şey değil. Ankara’da  müthiş bir kaset savaşı var. 12 Haziran sabahına kadar devam edecek gibi görünüyor. Hergün meydanlarda ve ekranlarda birbirine ağır hakaretler eden siyasiler var ya, işte onlar her an bir kaset bombası patlayacak korkusu ile geceleri uyuyamıyor.

Parantezi kapatıp yeniden MHP’deki kaset sancısına dönelim.

Evet, bir dönem Türk Sağı’nın mücadele sembolü olan siyasi hareketin lideri de neferi de yargı süreci tamamlanmış idam mahkumu gibi ipinin çekilmesini bekliyor.

Sorumluluk Bahçeli’de. Çünkü, partisinin 6 yöneticisi hakkında kaset iddiası ortaya atıldığında onlara sahip çıkıp, şantajcılara rest çekti ve “Bütün sorumluluk bende” dedi. Sonra geri adım atmış olsa da sorumluluğu yüklenen Bahçeli,  seçim sonrası ödenecek bedel için kendisini bağlamış oldu.

Benim kişisel kanaatim, 2002 seçim yenilgisinden sonra görevi bırakan Bahçeli, bu kez dönmemek üzere 12 Haziran sonrası sonuç ne olursa olsun en asgari zararla genel başkanlık koltuğunu bırakmak için kendisine zemin hazırlamaktadır.

Zaman yazarı Mümtaz’er Türköne’nin dediği gibi Bahçeli çok şey biliyor. Kasetlerin hangi komşu ülkede, hangi prodüksiyon şirketinde montajlandığına varıncaya kadar. Ama konuşmuyor…

12 Haziran Türkiye için bir dönüm noktası olacak. O günden sonra da ülkede hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. MHP’de de… Şantajcılar, “Artık kaset yayınlamayacağız” dese bile MHP’de korku dağları beklemeye devam edecek.

Takdir edersinizin ki, MHP’nin ısrarla barajın altında kalmasını isteyen ve bunun için iğrenç oyunlar oynayan organize güç ya da güçlerin bu arzusundan vazgeçtiklerine inanmak saflık olur. Hatta, “Kaset sonrası MHP oylarının artması” göz önüne alınınca şantajcıların her an yeniden harekete geçmesini beklemek doğaldır.

İşte bu noktada, Ülkü Ocakları’nın tepkisine neden olan Ergun Babahan’ın iddia ettiği gibi bir kaset yayınlanırsa, kaseti olan MYK üyelerini feda eden Bahçeli ne yapacaktır? Ya da MHP tabanı ne diyecektir? Yani sıra kendisine geldiğinde Bahçeli de istifa edecek midir?

Bu sorunun cevabını empati yaparak siz de verebilirsiniz. Şayet “Evet” derseniz, bunun ne gibi sonuçlar doğuracağını bilmeniz gerekir.

Bahçeli’nin çekilmesi demek MHP’nin de seçimden çekilmesi demektir. Böyle bir durumda ne mi olur? Öncelikle memleketteki kaos ortamı tırmanır. Seçim yapılsa da yapılmasa da en büyük  zararı AKP görür. Sadece seçim iptal edilmezse bütün MHP oylarının CHP’ye gittiğini düşünün…

Şimdi anladınız mı MHP’nin barajın altında kalmasını isteyen şantajcıların kaset yayınlamaktan son anda neden vazgeçtiğini?  Çok bilmiş bazı ekabirler, Bahçeli’nin bazı güç odakları ile gizli anlaşma yaptığını ileri sürüyor ya, yok öyle bir şey. Sadece şantajcı, farkında olmadan AKP’yi uçurumun eşiğine getirdiğini gördü. Bir adım daha atarsa kendisi de iktidar da dibe vuracak.
________________________
Bu yazının, http://www.gazetecileronline.com'da/
yayınlanma tarihi, 02 Haziran 2011, 07:51'dir...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Kalemine kuvvet, bakalım bu kavga nerde bitecek..

 
 
 
 
Copyright © güvence