Erat Ne Diyor?

21 Mayıs 2010 Cuma

Türkiye’nin terörle mücadele tarihinde bugüne kadar hiç konuşmayanlarla konuştum. Bu konuşma ne benim için ne sizin için çok özel. Çünkü onlar, o kadar çoklar, o kadar içimizdeler ve o kadar suskunlar ki… Sadece şehit düştüklerinde hissediyoruz varlıklarını. Onların suskunluğuna inat, Türkiye konuşuyor. Evet, Mehmetçikten bahsediyorum.
Onları dinledim. Askerliğini operasyon bölgesinde yapan eratı dinledim.

Onlara, dağda bölücü eşkıya ile ölümüne mücadele ederlerken, ovadakilerin, “Askeri asker vuruyor. Askerin bastığı mayını asker döşüyor diyorlar, bunlar doğru mu?” diye sordum.

“Benim komutanımla onların komutanı aynı” diyerek ironik bir giriş yaptı lise mezunu Mehmetçik. “Kim o?” diye sordum. “Saldıray Berk” dedi. Mimiklerime yansıyan aptal gölgelerini gidermek için çaba sarf ediyordu sanki. İlave etti. “3. Ordu Komutanı Saldıray Berk var ya işte o. O da terörist değil mi?”

Yaşananları anlatmak için ciltlerce kitap yazmaya gerek yok. Yargılama sonucu ne olursa olsun rütbesiz askerin sözleri şamar gibiydi. “Benim komutanımla onların komutanı aynı.” Onlar, kendisine kurşun sıkan hain gölgeleri. Onlara kurşun sıkmalarını emreden komutan, aynı zamanda kendisine de kurşun sıktırıyor!? Havsalam almadı bu tabloyu..! 

Cevap veremedim.

Savaştan dönmüş asker psikolojisi hakim. Defalarca ölüm çemberinden sıyrılıp çıkmış, vaktinden önce olgunlaşmışlar.

Terhis olan bu genç insanlar, geride kalan arkadaşları için dua ediyor. Onlarla konuştuğum her şeyi burada yazmayacağım. Zaten siz de onlarla konuşuyorsunuz ve az çok biliyorsunuz neler yaşandığını.

Çocukların en çok zoruna giden de, pusu attıklarında 200-300 metre önlerinden salına salına geçen PKK’lılara dokunamamak. Tim komutanı, telsizden komutanlarına durum bildirip, sesli iletişim sağlanabilecek mesafeden geçen PKK’lılarla ilgili “emir ve görüş” istiyor. Ancak, telsizin diğer tarafındaki rütbeliden bir türlü “vur” emri gelmiyor.

Daha 20 gün önce PKK’lı hainlerin saldırdığı ve arkadaşlarının şehit düştüğü Sarıyayla Jandarma Karakolu civarında görev yapan asker bunlar.

Anladığım kadarıyla istihbaratta da tersine bir akış var. Zira, operasyon timlerinin gideceği köy veya mezraya askerden önce gelen PKK’lılar pusu kuruyor.

Mehmetçiklerin, teğmen, üsteğmen ve yüzbaşılar arasındaki köşe kapmaca, rütbe ve takdirname kavgalarına ilişkin hikâyelerini yazmıyorum. Hiç kimse asker anılarını buraya taşıdığımı söylemeye kalkışmasın. Bu çocuklar, kurşunun ve ölümün soğuk yüzünü dibine kadar yaşayan insanlar. Arkadaşlarını şehit vermiş çocuklar.

Burada yazmadan geçemeyeceğim. Onlar, kendilerine kurşun sıkan ihanet şebekesinden hiç korkmuyor, çekinmiyor. Yalnız, helikopterle alınıp yurt içinde ya da yurt dışında nereye bırakıldıklarını hiç bilmeden dağda ölümle burun buruna mücadele ederken, başlarındaki subayın eratın açığını kollayıp, disiplin suçu tutanakları tutması pek hoşlarına gitmiyor. Duymayanlara buradan duyuralım. Bölgedeki küçük rütbeli subaylar arasında yeni bir furya başlamış. Mehmetçik hakkında disiplin suçu tutanağı tutan subayların, düşman unsurlara, tuttukları tutanak kadar kurşun sıkmadığı konuşuluyor kışlalarda. “Bu iyi bir manzara değil” diye yazmama gerek yoktu ama yazdım.
21.05.2010

0 yorum:

 
 
 
 
Copyright © güvence