ERDOĞAN’IN MUSTAFA REŞİT PAŞA SENDROMU: DAVUTOĞLU

23 Haziran 2010 Çarşamba

Ahmet Davutoğlu… O da Ali Babacan gibi Kırım Tatarlarından. Tıpkı yazdığı “Stratejik Derinlik” adlı kitabı gibi sessiz ve derinden geldi. 11 Eylül saldırılarının üzerinden bir ay bile geçmeden Usame Bin Ladin’i bulmak bahanesi ile ABD Afganistan’a saldırırken Ahmet Davutoğlu’nun “Stratejik Derinlik” adlı kitabı da ilk baskısını 2 bin adet yapmıştı. Bilgiye aç Türk medyası için “Stratejik Derinlik” kitabı o günlerde bulunmaz bir nimetti. Dolayısıyla tüm televizyon ve gazetelerde Ahmet Davutoğlu vardı. Tevazulu duruşu ile gözlerindeki müstehzi tebessümü gizlemeye çalışan Davutoğlu’nun yıldızı parlamaya başlamıştı. Bu sessiz ve derinden gelen adamın Moon Tarikatı ile ilişkisi olduğu iddiaları gölgede kalmakla birlikte, Sabri Ülker ile dünür olması, ona siyasette avantajlı bir kulvar sağlamıştı.

Davutoğlu’nun yıldızı öyle bir parlamaya başladı ki, ömrünü siyasete vermiş Recep Tayyip Erdoğan, onca çabanın semeresini yeni görürken Davutoğlu, 8 yıl gibi kısa bir sürede Erdoğan’ın ününe ortak olma noktasına ulaştı.

Başbakan Erdoğan’ın eski danışmanı Akif Beki, geçtiğimiz günlerde Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nu yerden yere vuran bir yazı kaleme aldı. Abdullah Gül de dahil AKP hükümetlerinin en başarılı Dışişleri Bakanı bir anda adeta günah keçisi ilan edildi. Sebep? Elde ettiği başarı. Demek ki bir yerde sorun var. O yerin adresi açık. Beki’ye o yazıyı yazdıran. Beki’nin yazısı hakkında çok yorum yapıldı çok yazıldı çizildi. Biraz sonra o yazının “neden”ini ve “niçin”ini anlatacağım size.

Zirveye tırmanmadan önce tabana bakmakta yarar var. AKP hükümetinde Abdullah Gül ve Ali Babacan’dan sonra Dışişleri Bakanlığı koltuğuna oturan Ahmet Davutoğlu hakkında AKP’nin derinliklerinden tepeye doğru kutup rüzgârları esmektedir. AKP tabanında Ahmet Davutoğlu, için, “Yeni Mustafa Reşit Paşa” denmektedir. Mustafa Reşit Paşa… Tanzimat Dönemi’nin başarıdan başarıya koşan, devlet adamı. Hariciye Nazırlığı’nda ilk müsteşarlık makamı onun için açılmıştır. Ancak, diplomaside elde ettiği başarılar silsilesi, 58 yıllık ömründe onu 4 kez Dışişleri Bakanlığı, 6 kez de Başbakanlık koltuğuna taşımıştır.

Davutoğlu, Abdullah Gül’ün adamı olarak bilindi. Dışişleri Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığı dönemlerinde Gül’e danışmanlık yaptı. Aynı zamanda Başbakan Erdoğan’a da danışmanlık yapıyordu. Ali Babacan’lı geçiş döneminden sonra Başbakan Erdoğan dış politikada ipleri tamamen Ahmet Davutoğulu’na bıraktı. Erdoğan her ne kadar içeride de dışarıda da dizginleri elinde tuttuğunu sansa da dünya diplomasisi, Ahmet Davutoğlu’nu tanımış ve kabullenmişti. Daha başbakanlık koltuğuna oturmadan dönemin Başbakanı Abdullah Gül ile diplomasi koridorlarında, “kıskançlık” boyutunda bir rekabete tutuşan Başbakan Erdoğan, bugünlerde giderek hem parti tabanında hem dış dünyada kendisini gölgede bırakan Ahmet Davutoğlu’ndan rahatsızdır. Çünkü Davutoğlu için parti tabanında “Geleceğin Başbakanı” denmeye başlanmıştır.

Dikkat ederseniz cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin yasa değişikliğinde ilginç bir madde var. “Başbakanlar, istifa etmeden cumhurbaşkanlığına aday olabilecekler.” Henüz TBMM Genel Kurulu’na gelmese de komisyondan böyle geçen yasaya acaba bu madde neden kondu? Söyleyim:

Cumhurbaşkanlığı yarışında Başbakan Erdoğan’ın önünde ve arkasında iki önemli rakibi var. Biri Abdullah Gül. Cumhurbaşkanlığı seçimine Erdoğan ile Gül kafa kafaya girerlerse hiç şaşmayın. Zira bu kez Gül’ün Erdoğan lehine adaylıktan feragat etme ihtimali zayıf. Erdoğan cumhurbaşkanlığı yarışında Gül karşısında yenik düşerse eski yasaya göre başbakanlık koltuğundan da olacaktı. Bu durumda iki seçenek kalacaktı. Ya erken seçim, ya AKP içinden bir başkasının başbakanlığı. AKP tüzüğüne göre Erdoğan, 2011’de son kez milletvikili seçilecek. Ama cumhurbaşkanlığı seçimi 2012’de. Erdoğan, yeni yasa ile işte bu seçeneği teke indirdi. Cumhurbaşkanı seçilemese bile başbakanlığa devam edecek. Şimdilik Davutoğlu’nun Başbakanlık yolu tıkalı. Ama burası Türkiye. Bakarsınız, Cumhurbaşkanlığını Erdoğan kazanır.

Bu bilgiler ışığında gelelim Akif Beki’nin yazısına. O yazıyı tersinden de düzünden de okusanız sonuç değişmez. O yazı, Akif Beki’nin Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na eleştirisi değil, Başbakan Erdoğan’ın bizzat ültimatomudur.

Yazıya dikkat ederseniz Akif Beki, Davutoğlu’nu herhangi bir başarısızlığı nedeniyle eleştirmiyor. Üstüne üstlük başarılarından dolayı ona öfkeleniyor. “Bu başarı seni sakın şımartmasın, çok öne çıkma. Gururun sende başka koltuklara oturmak gibi bir niyet sapmasına yol açmasın. Egon kabarmasın” diyor.

Beki, kabinenin en başarılı bakanını eleştirmek, hatta eleştirmenin ötesinde manevi şahsiyetine hakaret edebilecek cesareti gösterebilecek bağımsızlığa henüz kavuşmuş bir yazar değil. Özetle Akif Beki’ye o yazıyı yazdıran güç, Ahmet Davutoğlu’nun ve avanesinin “niyetini okumuştur.” 18.06.2010

1 yorum:

Adsız dedi ki...

Olmamış kardeşim . Arkadaşın dediği gibi adam daha milletvekili bile değil.

 
 
 
 
Copyright © güvence